Geçen
sezon ki “Futbolda Şike” olaylarından sonra bu olaydan en çok etkilenen
şüphesiz olayın baş kahramanı olarak öngörülen Fenerbahçe’ydi. Geçtiğimiz
sezonun başında, bir önceki sezonun oturmuş takımının üstüne Serdar, Emenike
gibi oyuncuları alarak şampiyonlar ligine hazır hale gelmiş Fenerbahçe futbol
takımı, daha sonra Şampiyonlar Liginden men edilmesi sebebiyle ekonomik
sıkıntılar çekeceğini düşünerek Emenike, Niang, Lugano ve Andre Santos gibi
kadrosunun iskeletini oluşturan çok önemli oyuncularını kaybetmişti.
Bu
sezona artık davaları bitmiş ve mahkeme gölgesinde kalmadan, duruşmalara değil
de maça gidebilecek olan taraftarlar artık takımlarından güzel transferler ve
formanın hakkını veren bir performans bekliyordu. Transfer dönemine öncelikle
Bilica ve Gökhan Ünal gibi artık bitmiş diyebileceğimiz oyuncularını yollayarak
başlayan Fenerbahçe, Issiar Dia’yı da geçen sezonun son maçındaki derbi de
kırmızı kart gördüğü için silen Aykut Kocaman’ın isteği üzerinde gönderdi. Okan
Alkan’ı Salih Uçan transferi sırasında Bucaspor’a verdikten sonra, belki de son
yılların en yeri doldurulması zor kaybını Emre Belözoğlu’nu Atletico Madrid’e
göndererek yaptı.
Aldığı
oyuncuların hepsi Aykut Hoca’nın verdiği listenin en üst sıralarında
bulunurken, aslında 1 mevkiye o kadar acil transfer yapılması gerekirken yer
yer askıya alarak ve oyuncuların bonservislerini çok bularak vazgeçti. Emre’nin
yerini dolduracak çift yönlü ve kalitesi yüksek bir orta saha oyuncusu henüz
takıma katılmadı ve şuan ne adı geçen bir isim ne de bir transfer girişimi
mevcut. Sol bek eksiğini Hasan Ali Kaldırım’la tam olarak doldurmuş olan
Fenerbahçe, defans eksiğini Yobo’nun bonservisini alarak tamamladı. Türk Stoper
rotasyonu içinde Egemen’i bonservissiz alan Fenerbahçe, hücumcu kanat eksiğini
son yıllarda en çok istediği oyuncu olan Krasic’i ve aynı zamanda forvette de
değerlendirebileceği Kuyt gibi önemli bir profesyoneli alarak doldurdu.
Fakat
hem hazırlık maçlarında, hem de Vaslui maçlarında takım o kadar isteksiz,
ruhsuz ve temposuz bir görüntü verdi ki bu takıma kimi alırsan al, istek
olmadığı sürece yine sonu böyle olacaktı. Oynadığı bütün maçlarda orta sahada
ki eksiği, maçları izleyen herkes görüp ısrarla bastırırken, Aykut Hoca büyük
bir sabırla bana göre transfere ihtiyaç yok yeterli bir kadromuz var ama
araştırıyoruz gibi laflarla gelen soruları geçiştirdi.
Bu sezon belki de Aykut Hoca’nın elinde son yılların en
alternatifli kadrosu var fakat acilen kaliteli ve çift yönlü oynayabilecek bir
orta saha alınmazsa bu kadro bu sezon büyük fiyaskolara imza atabilir.
Özellikle Süper Kupa finalinde Galatasaray karşısında oynanan rezil futbol ve
fazlaca yapılan bireysel hatalar taraftarın sabrını taşıracak nitelikteydi. Cristian-Mehmet
Topal ikilisi orta saha da o kadar mücadele etmez ve basit bir görüntü verdi ki
çoğu Anadolu takımı karşısında bu orta sahayı bulursa dağıtacak seviyeye
getirebilir.
Aykut Hoca, Bekir gibi düz bir defans oyuncusunu bu kadar
hata yapmasına ve güven vermemesine rağmen tercih edeceğine Serdar Kesimal’e,
Bekir’e verdiği şansları verip, onu hatalarıyla kabullenip güven aşılamaya
çalışsa hem Türk futbolu hem de Fenerbahçe çok iyi seviyelere gelecek bir
stoper kazanabilir. Süper Kupa finalinde şunu gördük ki Fenerbahçe orta sahası
ve defansı baskı altında çok fazla pas hatası yapıyor ve ileride pozisyon
üretmekte çok zorlanıyor. Orta saha da insiyatif alabilecek bir orta saha olmadığı
için ve defansta ileri uca geriden oyun kurulabilecek bir stoper olmadığı için,
Alex geriye kadar gelerek top alıp ileriye taşımak zorunda kalıyor ve bunun
sonucunda hem takımın ofansif gücü iyice düşüyor hem de tempo yavaşladığı için
maçlar çok zevksiz bir hal alıyor.
Taraftarın beklediği rüya takım ve transferlerin belki de
çok büyük bir çoğunluğu gerçekleşti fakat orta saha da ki eksikle birlikte bu
ruhsuz futbol anlayışı olduğu sürece “Bu
Fener de adamı kanser eder”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder